Duman pencereden usulca dışarı çıktı.
Telefon çalar gibiydi. Açmayı denedim öylesine,
Biri ömrüme uzanan sözcükleri konuştu.
Ben bir aşkı kapadım tencerenin üstüne,
O telefonu kapadı suratıma,
Zamanı değirmen taşında öğüterek,
Terk edilmenin ardından kalanı yazdım ben de…
Her şey ekşili patlıcan dolması kokuyordu,
Aldırmadım yazdım yine de.
Sözlerime ağır bir lirizmle başladığım için özür dilerim
Ama napayım ben böyle bir adam olmayı hiç değiştiremedim.
Bir keresinde bir gül koklamıştım çok net hatırlıyorum,
Ömrümün gülü bu demiştim. Orada dur demiştim, beni zedeleme…
Bir keresinde göl kenarında yürüyordum,
Uzun uzadıya çekirdek çitlemiştim ailemle,
Bugün hiç bitmeyecek demiştim,
Altı yaşındaydım ve topumun inşaata kaçmasını o gün bugündür sindiremedim.
Eskiden âşık olmayı pek bilmezdim,
İnsan bir bodrum katında tek başına yaşayınca anlıyor bazı şeyleri.
Bir de ravyoli ne onu da bilmezdim onu da yeni öğrendim.
Zaten her şey kayan yıldızların göktaşı olduğunu çözdüğümüz andan itibaren değişti.
Bir çiçek emojisiydim çok eski mesajlarda duran,
Baktıkça gülümseten,
Sonra bir gün usulca silindim.
Ucuz bir şiirdim yirmi ila yirmi beş yaş arası bir şair tarafından yazılan,
Bazen yirmi bazen yirmi beş,
Önce silindim sonra yazıldım dikkatlice.