Umutlar, hayaller, sevgiler düşünün. Öyle ki sayısız, sınırsız hatta uçsuz bucaksız. Ve sonra hepsini tek tek bir bir gönüllere yerleştirin. Özenle ve dikkatle olmalı bu dediğim. Unutmayın herkesin bir hayali, bir umudu ve koskocaman sevgisi olmalı.
Sonra herkesin içine bir bir güven verin. Çevresine, sevdiklerine ama en çok kendisine. Öyle bir güvenmeli ki kendine, insanlığa meydan okuyabilmeli. Yapacağım dedikten sonra illa ki yapabilmeli.
Daha sonra en baştan küçük büyük dinlemeden öğretilmeli en yüce değerler; saygı, fedakarlık, hoşgörü, iyi niyet. Her gönüle ayrı ayrı işlenmeli bu değerler. Gerekirse kapı kapı dolaşıp anlatılmalı; sevin, sayın, hoşgörün. İstemeyenleri ikna etmeli ve gerekirse yüzlerce kez gidilmeli kapısına, yalvarılmalı ‘ne olur sevin’ diye. Aşamayacağınız engel, giremeyeceğiniz gönül yok inanın. Kimsenin dinine, ırkına, düşüncesine takılmadan, kardeşi kardeşe kırdıranlara inat sevin.
Önünüze gelen her şeyi, herkesi yürekler dolusu sevin. Çünkü kulaklar doydu artık, insanlara halinizle seslenin. Siz sevin ki sevdirin.
Bu dünya kirli dostlarım. Kin bürümüş gözleri, kalpler hep nefret dolu. Sokağa çıktığınızda bir bakın insanlara, herkes sevgiden bihaber. En ufak bir kıvılcım bekliyor insanlar ve kıvılcımı elde ettikleri an yanıyorlar, yakıyorlar. Eş-dost dinlemiyor artık nefretler. Kahvelerin 40 yıllık hatırları 2 dakikada yerle bir ediliyor. Kredi borçları için gece uyku nedir bilmeyenler unutuyor vefa borçlarını. Dünya vefasız artık.
Ama unutmamak lazım; en çok sevilmek isteyenler, en çok nefret edenlerdir. İşte tam da bu yüzden size sesleniyorum, sevin. Çünkü ancak severek yeneriz nefreti, düşmanlığı, kini, hasedi.
Ancak böyle toparlanır, böyle ayağa kalkarız. Böyle yeniden birlik olup, kardeşçesine yaşarız. Tıpkı Nazım’ın satırlarındaki tek ve hür olan o ağaç misali. ‘Bir orman gibi kardeşçesine’.
Unutulan güzellikleri hatırlatmak lazım. Hepimize tek tek görevler düşüyor. Baştan başlanacak ve anlatılacaksa, yapacağız.
Unutmayın dünyayı iyilik kurtaracak.