Zaman zaman güneşli, zaman zaman bulutlu bir günün sabahındayım.
Bugün ne kızıl ne de kırmızı gökyüzü…
Seni hatırlattı bana: Fuşya rengini severdin.
Her zaman göz alıcı etkiler bırakırdın bende.
Şıklığına zarafet katan pastel tonlarda, fuşya rengi bir elbise giyerdin.
Hele o elbisenin üzerine taktığın mor şalın…
Geceler hiç bitmiyor, ben hiç uyumuyorum.
Tahminim bu gece de yer yer yıldızlı yer yer yıldızsız olacak.
Senden ayrı olsam da hep aklımdasın. Hep özlemimde…
…
Yaz yağmuru beklenmedik anda geldi. Arka caddeyi gören küçük balkonumdayım.
Köşedeki yeni çiçekçi, sokağı renklendirip hoş anılar bıraktı.
Seni hatırlattı bana.
Bu arada arka cadde süslendi ve fuşya rengine boyandı.
Çok sıcak havalarda hani salyangozlar su kaybederek kuruyabilirler ya, tam kuruduğum, senin düşlerinde yok olduğum anda geldi yaz yağmuru: ne kızıl ne de kırmızı; fuşya rengimsi gökyüzünde… Yaz yağmuru gelip geçicidir ama.
İlk yağmurda toprak kokusu ve fuşya rengi çiçeklerin kokusu buram buram…
Bir anda soğudu hava.
Yaz yağmuru kendini sağanak yağışa bıraktı.
Hani salyangozlar demiştim ya, işte o salyangozlar vücutlarında bol miktarda su bulunduğu için çok soğuk havalarda donar ya, fuşya rengi çiçek saksıların arasında öyle donuk vücudum.
Senden ayrı olsam da hep aklımdasın. Hep özlemimde…
…
Artık her gece düşüme geliyorsun, yere eğik bakışların, fuşya rengi elbisenle.
Edep saçıyor bu yüzden etrafa bakınca eğik başın.
Gece kayarken avuçlarımın içinden fütursuzca, bedenimi, aklımı, duygularımı ve bu üç his arasındaki dengeyi kurabilmek ne de zor.
Eski, coşkulu karakterimden çok şey kaybettim, karanlıkta kaldım sen gittin gideli.
İşte bu yüzden belki de yaşam alanlarımı planlarken düşündüğüm ilk şey sen, ilk şey fuşya rengi..