Dört mevsim yarış hâlindeyken bir gün kış gelir çalar kapısını insanın. Ama diğer kışlara benzemez hiç. Kuru soğuğu ve şiddetli esen rüzgârıyla kalbini dondurur bir anda. Ne yaşadığının farkına varamaz idrak edemez garip insanoğlu. Baharı bekler dururken, içinde kelebekler uçuşacak zannederken, nereden gelmişti bu davetsiz misafir? Ah insan, dünyada üç beş günlük bir sayfa doldurup o masadan bir gün ayağa kalkacağını bildiği hâlde oturur durur.
Ve umutların en sevdiği güne yarınlara güvenerek bir sürü dünya telaşı ile uyku vakti gelir. Ölüm hakikatinin yarısı… Saatler geçer, on dakikalar, çeyrek geçeler ve buçuklar…Yelkovan ve akrebin birbirini kovalama sesleri duyulur. Tüm insanlık derin bir uykuya dalar nihayetinde. İşte o anda kış artık vakit tamam diyerek çalar tüm zilleri uyandırır o tatlı uykudan insanı.
Uyandırır dedik ama ya uyandırmadıysa? İşte kış öyle bir şiddetli gelmiştir ki son kez kurulan hayaller, yarınlara yapılan planlar, tüm kavuşmalar o anda son bulmuş yerini bir başka bahara da bırakmamıştır. Uyananlar zamanı durdurmak bu zorluğu aşmak istemiş fakat kışın bıraktığı yıkımda uyanmayanların kederiyle karşı karşıya kalmıştır. Ağlayışlar, bağırışlar dört bir yandan yardımlar istenmiş, açılmayan telefonlarla, duyulmayan seslerle birlikte enkaz yığınlarının altında kalmıştır insanın yüreği. Nasıl bir acıdır ki bu tarif dahi edilemez? Nasıl bir yangındır ki bu bir türlü sönmek bilmez. Nasıl bir kış ki bu yarınlardaki baharı müjdelemez. Biraz vakit geçer birkaç ses duyulur yardım eli uzanır beraber sarılır yaralar. Ama çoğu yara kapanmayacak şiddette kanamaya devam eder. Ve ne zaman duracak hiç bilinmez.
Kış birkaç gün devam eder sonra hiçbir müjde vermeden öylece çekip gider. Çünkü o da biliyordur ki bahar gelse de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Yarım kalan hayaller, umutla beklenen o kavuşmalar hepsi ama hepsi yarım kalmıştır. Tam da böyle derken henüz kaldırılmamış bir enkazın ortasında açan bir çiçek görür insanoğlu. Kalbi yeşerir birden, içinde açmaya yatkın fidanları sulamaya başlar o umutla. O taş yığınlarının arasında her şeyimi kaybettim diye ağladığı anda bir çiçek umut oluvermiştir ona.
Acılarını hiç unutmayacağını bilir ve aynı sahneyi göz önüne getirip sayısız kez izler. Öncelerde asla kabullenemediği hayatına gözyaşları içinde veda eder.
Enkaz ortasındaki çiçeğe takılır gözleri sonra insanın. Belki bedeni değil ama onun da yüreği enkaz altında kalmıştır. Çiçekle özdeşleşir o an. Bir gün kalbinin çiçek açacağını umut ederek yaşamaya devam eder. Evet belki eskisi gibi neşeli bir şekilde baharı beklemeyecek, kış her zaman korkutacaktır onu ama bilir ki artık onun da kalbinin kapıları kışa çok daha dayanıklıdır. Yeniden başlayacağım diyerek ayağa kalkar her şeye en baştan yeniden. Duaya sığınır, bir tek Allah’tan yardım ister. Enkaz altında da kalmış olsa kalbi kabul eder şu gerçeği, “Allah yeniden başlayanların yardımcısıdır.”