Siz Hiç Çevrim İçi Terk Edildiniz mi?

120 0

Çevrim içi, internet sisteminde sunucuya bağlı ve çalışır durumda olma halidir. İnternet başında iken çevrim içi olunması, birçok başka kullanıcı ile iletişim halinde olunması bir internet ağı sayesinde olur. Yani uzaktan bizi birbirimize bağlanmak yine bir ağ sayesinde olur. Bu ağ içine girildiğinde yani kısaca ağa düştüğünde kurtulman zor olur. Çevrim içi olma hali ikiye ayrılır. İlki iş ve çalışma hayatının getirdiği zorunluluklardan dolayı geçirdiğimiz zaman, ikincisi ise sosyal çevrim içi olma halidir. Hep söylediğimiz gibi insan sosyal bir varlıktır ve sosyalleşemeden duramaz. Sosyalleşmek ise yine kendi içinde ikiye ayrılır. İlki tek başına sosyalleşmektir. Yani ağ üzerinden yine çevrim içi olarak oyun oynayarak, müzik dinleyerek, film ya da dizi izleyerek sosyalleşebiliriz. İkincisiyse aracı bir programla ikincil kişilerle iletişime geçerek sosyalleşmektir.

Sosyal ağın yeterince büyüyüp kişiye özel ulaşmasıyla ikinci sosyalleşme günümüzde pik yapma seviyesindedir. Aracı programların en önemli özelliği kişiden ilk olarak bir karakter oluşturmasını istemesidir. Forum siteleri, sözlükler, sosyal medya programları, arkadaşlık uygulamaları hatta müzik programları sizden bir sosyal karakter oluşturmanızı ister. Her platform için kendi bilgilerinizi girerek bir karakter oluşturursunuz. Hatta sizden kendinizi anlatmanızı, hobilerinizi, fobilerinizi, sizinle ilgili kişisel özelliklerinizi yazmanızı ister. Her seferinde “hakkınızda” kısmına özlü söz, güzel ve anlamlı bir cümle, etkileyici kelimeler yazmak için uzun uzun düşünürsünüz. Bir nevi kendinizi sorgulamanızı ister. “Acaba buraya ne yazsam kendimi daha iyi ifade ederim?” diye güzel bir özet yazıp galerinizdeki en güzel fotoğrafınızı koyarak sosyal karakteri hazır hale getirirsiniz. Hiç kimse fotoğraf kısmına kötü bir fotoğraf seçmez çünkü sosyal ağ dünyasını kişinin vitrini olarak düşünür ve hep daha çok beğenilmek isteriz.

Forum sitelerinde en ilgi çekici cümleleri söyleyip bilgili biri gibi görünmek isteriz. Kelime hatası yapmamak için arama motorunda kelimeleri arattığımız zamanlar bile olur. Bu sayede kelimenin ne anlama geldiğini de öğreniriz. Sözlüklerde hiçbir şeyi beğenmeyen, her şeyi eleştiren, eleştirmen ve ukala bir karakter olmak isteriz çünkü orada beğenilmeyen kullanıcılar ilgili görür zannederiz. Ama birine ne kadar çok hakaret edersek o kadar küçüldüğümüzü bilmeyiz. Sosyal medyada yemeğin tadına bakmadan önce takipçilerimizin tadına bakmasını isteriz ya da denize girmeden önce onların yüzmesini isteriz. Ülkemin gündemine bakıp o an herkes neyi konuşuyorsa hemen onu konuşmak isteriz. Böylece herkese sosyal karakterin son güncellemesini başarıyla yaptığını gösteririz. Arkadaşlık sitelerinde hiç kimseyi beğenmeyip herkesin beğenisini almak isteriz. Yani burada da herkese sol gösterip gizli gizli sağ tarafa yürürüz. Her yeni eşleşmede karşımızdaki karaktere sosyal karakterin ne kadar mükemmel vasıflara sahip olduğuyla ilgili saatlerce hikâye anlatıp yüz yüze kahve içme kısmına geldiğimizde her şeyi elimize yüzümüze bulaştırırız. Çünkü sosyal karakter ve gerçek karakter arasında uçurum kadar fark vardır!

İnsan sosyal bir varlıktır ve sosyal ağ üzerinde ya da gerçek hayatta sürekli sosyalleşmek ister. Fakat bu pandemi dönemi herkesin alışılagelmiş hayatını etkiledi. Son dönemlerde görülmemiş boşanma sayıları ya da birçok çocuk sahibi olma haberleri aldık. Aslında ikisi birbirinden ne kadar uzak ve farklı olaylar ama işte ikisinin temeli aynı yani “tanımak” Evimize kapandık ve evimizi paylaştığımız karakteri tanımak zorunda kaldık. Tanıdıkça çok sevdik ya da çok uzaklaştık. Gerçek hayatta arkadaşlığı sona erdirme durumu kolay olmadığı için bu süreçte karakterlerimizi çok yıprattık.

İlişkisini sona erdiren bir karakter düşünün. Sosyal karakterinin aynı kaldığını ama gerçek karakterinin yıprandığını, konfor alanının değiştiğini, sorumluluklarının sıfırlandığını ve sadece kendiyle baş başa kaldığını… Sıfırlanan gerçek karakter tıpkı oyun oynarken canı bitince kaldığı yerden devam edemediği için en başa dönmek zorunda kalan konsol oyunu gibi hisseder. Bu şöyle bir sorunun habercisidir. Sosyal karakter çok ileride, gerçek karakterse çok geride kalmıştır. İşte bu boşluğa düşmenin ta kendisidir!

Hikâyemiz ise tam olarak burada başlıyor.

Boşluğun ertesi gününde sosyal karakter gerçek karakterden ayrıldığı için zamanını yeni karakterle geçirir. Yeni bir insana “Merhaba!” der. Var olan ağa sonradan dâhil olan donanımlı karakter sohbet ederek biraz zaman geçirdiği anda karşıdakinin boşluğa düşmüş biri olduğunu anlar ve hemen sağa kaydırmak ister. (Sağa kaydırmak eylemi sosyal argoda, ben bu karaktere her türlü yürürüm aga demek.) Sosyal karakter ve donanımlı karakter zaten evden çıkılamayan bu pandemi döneminde saatlerce hatta günlerce konuşurlar. Hava aydınlandığında uyur, hava karardığında konuşmaya başlarlar. Çünkü insanın kendini en yalnız hissettiği zamanın gece olduğunu donanımlı karakter çok iyi bilir. Haftalar sonra aralarında yeni bir ağ kurulur ve artık görüntülü konuşmalar, anlık fotoğraflarla karakter eşleşmesini yapmaya başlarlar. Sosyal karakter neden sürekli fotoğraf attığını anlamaz ama atmaya devam eder, donanımlı karakterse bunun çevrim içi ilişki olduğunu çok iyi bilir ve sosyal karakterin üstüne gitmeye devam eder. Bir iki ay sonra donanımlı karakter görüşmek ister. Çünkü kurduğu bağlantının sağlamlığına güvenir. Sosyal karakterse görüşmek istemesine rağmen gerçek karakterin yeni bir insana temas etmeye hazır olmamasından dolayı sürekli ertelenir. Bu baskı beraberinde uzaklaşmayı getirir. Gerçek karakter boşluktayken ani bir karar verir ve herkesten uzaklaşır.

Donanımlı karakter sosyal karaktere ulaşmaya çalışır ama gerçek karakter buna izin vermez. Ele geçirilmemek için sosyal karakterine yeni sosyal karakterler bulur. İşin garip tarafı artık dört bir yanı donanımlı karakterle çevrilidir. Boşlukta olan gerçek karakter sosyal karakterinin seviyesine yetişmek için yeni insanlarla görüşür. İlk görüşmesi iki ya da üç günün ötesine geçmez. Bunun sebebi ilk denemesinde kaybolan güven ve cesaretini yeniden kazanma evresidir. İlk evreyi geçtikten sonra kendini toparlar ve boşluktan kurtulmak için yine kendi gibi boşlukta olan bir karakterle tanışır. Aynı seviyedeki karakter sayesinde boşluktan kurtulur ve sosyal karakterinin seviyesine yetişir.

Geçirdiği kötü dönemi, boşlukta kalma hissini, yalnızlığı ve bölüm sonu canavarı olan donanımlı karakteri geçerek özgürlüğüne kavuşur. Özgürlüğüne kavuşan karakter artık yeni bağlantılar kurmak için girişimlerde bulunur ve yeniden sağa kaydırmalara başlar. Üstelik öz güveni ve cesaretini kazandığı için bu sefer daha seçici olacağına inanıp yine kendi hayallerinin peşinden gider. Amacına ulaşamayan ve terk edilen donanımlı karakterse şuursuzca sağa kaydırmaya devam eder.

Sosyal karakter ve gerçek karakterin aynı olması bu bakımdan önemlidir. Oluşturduğunuz karakter sizden ne kadar farklıysa olası zor süreçlerde sizden kopup gitmesi o kadar kolay olur. Sosyal karakteriniz sizi terk edip hayatına devam ederse boşluğa düşüşünüz çok çabuk olur. O yüzden hangi platformda olursak olalım ya da hangi karakterde olursak olalım, “Ya göründüğümüz gibi ya da olduğumuz gibi görünmeye özen gösterelim.”

Bir cevap yazın