Hâkim Bey

51 0

Hâkim Bey,
Şikâyet etmiş gibi olmayayım…
Almışım demirle dövülmüş düşlerimi,
Takmışım koluma yalnızlığımı,
Sanki kursağıma koca bir kaya oturmuş gibi
İnmişim sahil kenarına.
O gün diyorum, Hâkim Bey,
Gün dönmeye yüz tutmuştu.
Güneş, sıcaklığını kaybetmiş,
Aksak aksak ilerliyordu akşam karanlığına.
İçimde bir titreme…
Kalbe saplanır ya ince bir sızı,
İşte öyle.
Dizlerimin bağı çözüldü,
Farkında olmadan
Oturmuşum sahilde kumlara.
Kaburgalarım demir parmaklık,
Buz tutmuş kalbim, esir olmuş bağrımda.
Kendime geldiğimde,
Elimde çay soğumuş,
Dalmış gözlerim, takıldı…
Gün aşırı
Balıkçılar ufak ufak dönüyor,
Martılar yeni yeni inzivaya çekiliyordu.
Sahilde hafif esen meltemde bir haller vardı,
Sessizliğini bozmak üzereydi dalgalar;
Yaklaşan bir fırtınanın habercisi gibi.
İşte o zaman belirdi,
Saçları kızıl,
Deniz mavisini andıran mercan gözlü,
Kirpiğinden üzüm şırası damlayan,
Yüzünde ayın şavkı,
Nefesimi tarumar eden o koku;
Kendimi kendime kırdırıyordu…
O ne muhteşem bakışlardı!..
Orantısız güç kullandı, Hâkim Bey.
Son kurbanı benmişim meğer.
Böğrüme böğrüme gülücük indirdi,
Söndü gözün cevheri,
Nevri döndü yüreğin.
Zembil gibi o yağdı, yüreğim ıslandı,
Kandiller söndü sandım Hâkim Bey…
Nerden bileyim gözlerini kırptığını?
Sokağın ortasında çukura düşmüşüm,
Ne gören,
Ne de bir bilen var.
Ben yanarım, o bakar, Hâkim Bey.
O şehir, batıl bakışların durağıymış.
Karnaval yeri mübarek,
Önüne geleni buyur etmiş içeri…
Kır kalemi!..
İltica hakkımı kullanmak istiyorum bu şehirden, Hâkim Bey…

Bir cevap yazın