Polonya’nın başkenti olan Varşova Vistül Nehri’yle çevrelenmiş en yeni kuzey doğu Avrupa şehridir. İkinci dünya savaşından sonra %80 i harap olan şehir Polonyalılar ve Sovyetler birliğinin yardımıyla yeniden inşa edilmiştir. Avrupa’nın acı dolu tarihinin en sert, en şiddetli kısmına sahne olmuş ve 2. Dünya savaşında yerle bir olmuş ve adeta küllerinden yeniden doğmuş olan bir şehirdir. Lehçe: WARSZAWA olarak isimlendirilen Varşova 3 milyona yakın nüfusuyla Avrupa başkentleri arasında 9. Sıradadır. 2004 yılında Avrupa birliğine katılan Polonya 2007 yılında da gümrüklerin açılmasıyla birlikte ticari anlamda kısa sürede önemli bir yol almıştır. Para birimi zloty olan ve henüz eura kullanmayan Polonya bu bakımdan hayat standartları ucuz diyebileceğimiz bir yerleşim yeridir. Daha çok işveren konumunda olan Türk iş adamlarımız da Polonya ekonomisinin % 4 lük kısmına katkı yapmaktadır.
Polonya yakın zamanda çektiği birçok sıkıntı ve savaşlardan dolayı olacak ki insanları çok çalışkan ve ülkesine sahip çıkan bir topluluktan oluşmaktadır. Erkeklerin diğer ekonomisi güçlü olan Avrupa ülkelerine gidip çalışması geride ülkenin çalışma alanını kadınlara bırakmıştır. Polonya sokaklarında resmi kurumlarda her yerde ve her konumda çalışan kadınlara rastlarsınız. Bizim Türk kadınlarını gören ve tanıyan Polaklı kadınlar, Türk kadınların çok nazik ne nazenin olduğunu da söylemeden duramıyorlar. Haklılık payları da olsa gerek.
Varşova şehrinin en güzel köşesi Eskişehir (OLD TOWN) diye isimlendirdikleri STARE MİASTO meydanıdır. Tam ortasında şehrin simgesi olan denizkızı heykelinin boy göstermesiyle ve etrafının rengârenk sevimli evlerle kuşatılmasıyla huzur dolu bir mekâna bürünmüştür. Bu meydan en çok turist çeken yerlerdendir. Eski dendiğine bakmayın ikinci dünya savaşında yerle bir olan bu meydan aslına uygun olarak tekrar yapılmıştır. Hatta o kadar başarılı bir şekilde inşa edilmiştir ki UNESCO’nun dünya mirası listesine girmeyi başarmıştır. Bunun dışında Stalin’in yaptırdığı; Polonya halkına size kule mi yoksa metro mu yapayım dediği ve halkın da daha çok işe yarayan metrodur dediği ama sonunda şehrinde simgeleri haline gelecek olan kule de karar kılınmış ve kendi adına yaklaşık 231 metre boyunda olan devasa bir kule yaptırmıştır. Günümüzde şehrin tam ortasında bulunan ve 3000 adalı olan bu yapı bilim ve kültür sarayı olarak turizme açılmıştır. Hem tarihi açıdan hem de kültürel anlamda Varşova adına büyük bir değer olan kültür palası mimari açıdan ve gece ışıklandırılmasıyla turistlere keyifli anlar yaşatmaktadır.
Şehrin büyük bölümü park ve bahçelerden oluşur ki onlardan bir tanesi de sincaplar la dolu Lazienki Parkı’dır.18 yy kraliyet parkı olan park, güzel kokulu ağaçların ve ucu bucağı olmayan yemyeşil göllerin bulunduğu bir yerdir. Eğer bu parka giderseniz elinizde mutlaka ceviz ya da fındık olsun çünkü ev sahibi sincaplar elinizden kibarca bu kuruyemişleri alıyor ve daha sonra yemek üzere saklıyor, yaşamaya değer bu anları fotoğraflamayı da unutmayın.
Varşova da günümüzde de adını havaalanı vermiş olunan Fransız asıllı klasik müziğin ünlü bestecisi Frederic Chopin de söz etmeden geçemeyiz; Frederic Chopin 200. Yıl doğum günü anısına açılan müze içerisinde besteciye ait bilgilerin yer aldığı 11 adet ayrı bölüm mevcuttur. Bu müze de Frederic’in kullanmış olduğu son piyanoda sergilenmektedir.
Polonya mutfağı son yıllarda oldukça ivme kazanmış. Geleneksel lezzetlerin yeniden yorumlandığı şeflerin hünerlerini sergilediği restoranlar açılmış ve bunlardan bazıları Michelin’in tavsiye listesine bile girmeyi başarmıştır. Pierongi en meşhur ve mutlaka denenmesi gereken yemeklerinden biridir. Mantının büyük şekli olan bu tat peynirli ve patatesli olarak yapılmaktadır. Pizzaya benzer bir tadı olan Zapiekanka da ülkeye özgü yiyeceklerden biridir.
Varşova da gezilebilecek diğer yerler ise şu şekilde sıralayabiliriz; suyun üzerinde ki saray olarak adlandırılan ‘Palac Na Wyspi’nin bulunduğu ‘The Royal Baths’ bölgesini gezmek, Barbakan adlı ortaçağı hissettiren şehrin surlarını dolaşmak, St. John’s Catherdral’i gezmeseniz bile önünde fotoğraf çekmek, Multimedia Fountain Parkında hava güzelse güneşin tadını çıkarmak ve Seska Kepa adlı bölge de yer alan Trendy Cafe veya restoranlarında yemek yemek.
Savaş çok kötüdür, izlerinden ders çıkarmak maksadıyla mutlaka Polonyalıların yaşadıkları zulme şahit olacağınız ‘ The Polish Rising Museum’u ziyaret etmek ve küllerinden yeniden doğmanın ne demek olduğunu hissetmek için Varşova mutlaka gidilmesi ve görülmesi gereken kendisiyle barışık muhteşem bir şehirdir.
Saygılarımla