Paris’i kitaplardan, filmlerden, şarkılardan dinlemektense bizzat orada yaşayandan dinlemek daha doğru olsa gerek. Tolstoy arkadaşına bir gün şöyle der, Azizim bu şehir ne zaman benim üzerimde tesir etmez hale gelecektir? Evet Paris birçok insanın bedenen gitmese de, hayalen gittiği bir şehirdir. Fransanın dünyaca ünlü başkenti olan Paris 13 milyon nüfusa sahiptir. Sanat şehri, aşk şehri, kültür şehri diye isimlendirilmesi yılda 70 milyon turist çekmesiyle anlaşılmaktadır. Hep düşünmüşümdür bu şehri farklı kılan nedir diye, daha sonra anladım ki yaşadıkça keşfedilen, her daim ruh ufkunda yeni dünyalar açan ve 19. yy ile birlikte 21.yy’ın aynı karelerde buluştuğu yaşanılası bir şehir…
Tabi her güzel şehri barındıran ülkesidir, dolaysıyla biraz Fransa’dan bahsedelim. Frankların yurdu anlamına gelen Fransa, devrime kadar monarşi sistemiyle yönetiliyordu. Tarihinde önemli bir yer alan 14. Louis ülkeyi 72 yıl yönetmiştir. Kendini soylu kesimden soyutlamak için babasının bir av köşkü olarak inşa ettirdiği Versaille’ı (Versay) genişleterek Fransa krallığının yönetildiği devasa bir saray haline getirmiştir. Karısı Kraliçe Maria Theresia’dır.
Fransız ihtilali sonrası beş kez cumhuriyet kurulur. 18. ve 19.yy’lar önemli buluşların yapıldığı dönemlerdir. Van Gogh, Picasso gibi ünlü isimler Fransızların akımına katkıda bulunan önemli şahsiyetlerden birkaçıdır. Aynı yüzyıllar arasında Fransa en büyük sömürge devleti haline geçmiştir. Bundan dolayı dünya topraklarının % 8 gibi kısmını da sömürge olarak elinde bulundurur.Yaklaşık 28 Afrika ülkesinde ve Kanada’nın bir kısmında Fransızca konuşulmaktadır. Bundan dolayıdır ki özellikle Paris’te siyahın her tonunda marjinal bir Afrikalı vardır. Bu da nüfusa yansımıştır. Avrupa’nın en güçlü ülkelerinden biri olan Fransa yaklaşık 67 milyon nüfusa sahiptir.
Bugünkü Paris’in mimarı Baron Haussmann’dır. Türkler de Osman diye anılır. Okunuşundan dolayı olsa gerek, çünkü fransızcada baştaki ‘H’ harfi okunmadığından ‘au’ da ‘o’ diye okunduğundan Osman diye okunur. Haussman 25 bine yakın binayı yıkıp şu an ki Paris’in St.German, Arc de Triomphe (Zafertaki), Lafayette mağazalarının bulunduğu yerleri inşa etmiştir. Fakat sonunda rüşvetle suçlanmıştır.
Paris kafeleri, parkları ve turistik mekanları ile her yıl milyonlarca turistin akınına uğramaya devam ediyor. Bu esrarengiz şehirde bir mahalleden öbürüne geçerken veya bir sokağa dönerken kendinizi bambaşka bir diyarda bulabilirsiniz.
Eski Parisliler dünyanın en ikonik yapısını sadece demir yığınına benzetse de, hiçbir Paris turu Tour Eiffel (Eyfel kulesini) görmeden tamamlanmamalı, oradan Seinne nehri üzerinden bateaux ile gezerken bir ara karşınıza tüm ihtişamıyla Notre Dame katedrali çıkarken biraz ileride Saint Chapelle ile karşılaşırsınız. Karada gezinize devam ederseniz Champs Elysées caddesini, Arc de Triomphe (Zafertaki) ile sonlandırırsınız. Ünlü ressam Leonardo da Vinci’nin muhteşem eseri Mona Lisa’yi barındıran Louvre müzesi ve Orsay müzesi sanat tutkunlarının kaçırmaması gereken yerlerdir. Biraz yukarılara çıkarsanız Paris’i en güzel yerlerden gören ressamlar tepesi ve yanı başında ‘’Kutsal kalp’’ anlamını taşıyan Sacre Cœur bazilikasını da gezmeyi unutmamak gerekir.
Dünyanın sayılı mutfakları arasında yer alan Fransız mutfağının tüm güzelliklerini Paris’in ünlü restorantlarında bulabilirsiniz. Yemek sonrası da tatlı ihtiyacınızı kesinlikle meşhur makaronla sonlandırmalısınız.
Paris birçok şairini, yazarını, ressamını barındırır Pantheon’nun bağrında. Victor Hugo, Emile Zola, Voltaire, Soufflot , Balzac ve daha birçok ünlü isim yatar Pantheon’da. Bu isimler Paris’in her sokağında caddesinde yaşamaktadır. Caddelere ve sokaklara verilen isimleriyle eskiyi bugünlere taşırlar ve yaşatırlar vefalı Parisliler…
Günümüzde hâlâ sanat ve kültürünü insanıyla ve şehriyle koruyan ve büyük kütüphaneyi barındıran Pompidou merkezi, Parisin 16.yy dan 20.yy’a kadar resim, yazı, eşyalar, mektuplar gibi belgelerle tanıklık eden Carnavalet müzesi -ki bu müze de özellikle Fransız devrimi bölümü- Bastille’in yakılması, rönesansın izleriyle, Picasso’nun resimleriyle donanmıştır ve görmeden yaşayamayacağınız bir değerdir.
Evet Paris’te her yolun, her caddenin ve her bir heykelin hikâyesi vardır. Yaşadıkça keşfedeceğiniz ve keşfettikçe her bir sokakta farklı bir dünyaya yelken açacağınız hayal ve masal şehri Paris’in portresini bir Picasso kadar olmasa da çizmeye çalıştım, ama başta da dediğim gibi bu şehirde yaşamadan anlaşılmayacak bir yapıttır Paris …