Deseler ki; “Hayatta unutmadığın an” ne?
Senle geçen her anı, unutamam ki Anne…
Son hamlende içime attın hüzün tohumu
Bu hüzün sarmaşığı beni sarmalar artık;
Yokluğundaki tufan savururken ruhumu
Gönül vuslat gününü, düşleyip, dalar artık.
Kapanmıyor bu yara, günbegün azar oldu
Toprak evin olalı, buralar mezar oldu.
Gökteki bulutları gözüme asıp gittin
Sana rahmet umarak düşüyor her damlası,
Sinendeki közleri sineme basıp gittin
Sana cennet görünür, bana dünyanın yası.
Gülemem… Sensiz yaşam kızıyorken ömrüme,
Her nefeste Azrâil sızıyorken ömrüme.
Sözlerin kulağımda, duaların mirasım
Hayalin kanatırken kabuk tutar mı yara?
Bilmem, biter mi bir gün, bu tükenmeyen yasım
Suretinle suretim mıhlanmışken duvara.
Artık her gecem kahır, artık her gün ah bana
Hayat fırtınasında yok artık penâh bana.
Pınara döndü gözüm, oysa daha çiy idim
Sen kokuyorsun diye ıslanmaya razıyım;
Kırk yıllık çocuk iken, bak bir günde büyüdüm
Geriye döneceksen uslanmaya razıyım.
Ben hâlâ küçüğünüm sakın görme dev beni,
Saçımı okşayıver, rüyalarda sev beni.
Dindi mi acıların, eriştin mi rahata?
Rahat ettirmediysem, hakkını helâl eyle;
Dilerim rahmetinden misline misli kata
Allah’ım! Yer altını Anneme zelâl eyle.
Gönlümü söylediğin sözlerle avuturum,
Ecel gelene kadar sanma ki unuturum.
Deseler ki; “Hayatta unutmadığın an” ne?
Senle geçen her anı, unutamam ki Anne…