Sevgili Amelie, Montmartre sokaklarında masalsı kaderinle yüzleşirken sen, hayatının ‘Best offer’ını almaya ramak kala acıyı sevmenin ne kadar zor olduğunu anlıyordu Mr.Old Man. İnsanlar ne kadar mutlu, çehreleri neşe saçıyor tek çıkarı ekmek parası olan dükkânların önünden yürürken. Canın mı sıkkın Amelie? Hiç bitmeyen dertlerinden Camel sarmadı da Parliament’e mi geçtin yoksa? Arayacak çok dostun vardır ne de olsa barışın ve sevginin yeşerdiği güzel dünyanda..Kaldırımlar mı, evet ne kadar iyi döşenmiş, her baktığında görüyorsun aslında düzenin yeni dünya düzenine hiç benzemediğini. Bütün yazlar 500 gün sürer zaten Amelie. Kışlar, sobanın yanına çömelip az kestane pişirmedin tabi. Dışarı çıktığında arkadaşların adınla dalga geçmedi hiç ‘amele’ diye. Aşık mı oldun? İşin rahat, Paris’te bir gece yarısı nostaljik bir araba götürür seni Hemingway’in yanına. Çizer Picasso bütün şeffaflığıyla tertemiz yüzünü, mütevazı ‘sen’i. Vitrinde parlayan gelinliğin üzerinde gördüğün fiyat mı moralini bozdu Amelie, yoksa esnafın güleryüzlülüğü mü duygulandırdı da ağladın gece boyu.. Ne kadar da hoş mahalle seninki, yetmişinde gözleri görmeyen teyzem bastonuyla bak ayağı takılıp düşen yavrucağın başına toplanan mahalleliyi gösteriyor. Maskeli süvariler var dört bir yanda adalet meşalesini koruyan, sakladıkları birer masum yüz oysaki, teraziyi tutan hamfendi ne kadar enerjik ve stabil. Hani bir Denzel yok intikam peşinde, dejavu yaşayan.. Hani nerde er Ryan’ı kurtaran mübarek? Nemoyu buldun tabi, ejderhanı da eğitirsin artık haksızlığın adı bile geçmeyen bu rüyalar ülkesinde. Bu dünyada titanik batmamış diyorlar Amelie, yürüyen ölüler birbirinden güvenilir ve dürüst.. O tozu dumana katan, şahlanan kuheylanın üstünde ihtişamıyla duran delikanlı Don Kişot mu yoksa? Ayakkabılarını boyamamışsın bugün, saçların da baya uzamış hani, iki hafta mı oldu kesmeyeli? Tek derdin karşı binadaki saydam pencereden senin fakir odana bakan çocuk muydu yoksa? Bakma sakın aşağıya Amelie, göreceğin zifiri karanlık ve çığlıklar korkutur seni. Gökyüzünden gelen ilginç sesler de cabası. Ver elini, çek bizi bu her köşesi leş, kandan geçilmeyen, korku ve kederin seribaşı yaptığı bu yerden. Sen, ben ve diğerleri.. Tabi tabi o da gelsin, o mu çok güzel kızdır, o olmaz biraz huysuz, bu değil, bu hiç değil.. Benim dünyam iste Amelie, hâlâ bencillik yaşıyoruz, hadi uzat elini çok geç olmadan vakit, günahıma girmeden, katilim olmadan…